Kitap Hakkında Kısaca



Kitaptan alıntı:


“Hayatımın kadını, tanımadan önce senelerce özlemiyle
yandığım, beni tamamlayıp bana mantık olan, kendisi
için ölemeyeceğim yaşam-vazgeçemeyeceğim güç
olmayan, istiridyemin incisi, arayışımın amacı olan
Baap’a ithaf ettiğim bu kitabın, isimsiz bir arayışa
uyanıp, yollara düşenlere ilham olması dileğimle.
Kargan-G. a. a. k.”

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kitaptan alıntı:


İstiridye yer çekimi yasasıyla yere düştü. Yaşam savaşı yasasıyla bir karga açlık içinde üstüne atıldı. İstiridye maddelerin atom yapısı yasası nedeniyle kırılmadı. Karga istiridyeyi kaptı ve kuşların doğası yasasıyla havalandı. Çekim yasası yüzünden bilinçsizce uçtu denize doğru. Sahile yakın seyreden bir geminin üstünden süzülürken teknolojinin doğaya küfrü yasası nedeniyle radar anteninden çıkan radyasyon dalgalarına yenik düştü. Ağzındaki istiridye gemiye düşerken, karga arkasına bakmadan kaçtı. ‘Gaak’ köprü üstünün kırlangıcından sarkmış, bir balıkçıya ağız dolusu küfür ediyordu.
Yasalar birbirini takip etti ve istiridye üzerinde oynaması gereken oyunları oynadı.
İstiridyeyi o gün en pozitif enerjiye sahip Ukraynalı aşçı buldu.


“Blieeeeeeetds.”


İstiridye aşçının kamarasında dünyayı dolaştı. Öfke ve umutsuzluk saçan Gaak’la uzun süre karşılaşmadı. Aşçı bir gece, Nijerya’nın bir köyünde dışarı çıktı ve kolyeyi o geceyi kendisiyle geçiren, yüzü çirkin, kalbi güzel bir hayat kadınına hediye etti.
Hayat kadını istiridyeyi hiç çözmedi ve uğur nesnesi olarak cebinde taşıdı. Bir gün, cebindeki paraları zorla almaya çalışan pezevenginin elinde kaldı nesne. Pezevenk bunun bir çeşit  voodoo büyüsü olabileceğinden korktu, nefret ettiği bir uyuşturucu kaçakçısına verdi.
Kaçakçı cebindeki istiridyeyle pırpır uçağına atlayıp Kolombiya’ya uçtu.
1994 senesinde yapılan geniş çaplı bir polis operasyonu sonunda istiridye bir polis şefinin cebinde kaldı.
Polis şefi istiridyeyi doğum günü hediyesi olarak küçük kızına verdi.
Kız istiridyeyi köpeğinin boynuna bağladı.
Köpek nedensiz yere evden kaçtı; doğuya, doğuya, doğuya gitti. Arjantin sınırını geçti, koştu, yürüdü, uyudu yine koştu, ta ki denize ulaşana kadar.
Köpeği bulan balıkçı, “Zavallı köpecik,” dedi. “Ne kadar da zayıf düşmüşsün.” Köpeği sahiplendi ve denize açıldı.
Köpeği beş ay sonra vefat edince boynundaki istiridyeyi çıkarttı, bir bohça gibi dört tarafından kolayca bağladı, küçük kasasına koydu.
Yıkık bir kulübenin eğilmiş çatısında, sahipsiz bir balıkçı botu bulundu. Arjantin bayraklı bu balıkçı botunun Hindistan’ın doğu sahillerinde ne işi olduğunu kimse çözemedi.
Kasayı ilk kurcalayan kulübenin sahibi genç bir adamdı istiridyenin yeni emanetçisi. Ne kadar zorladıysa da istiridyeyi açamadı. Sattığı diğer ıvır zıvırla aynı tezgahın üstünde, dört sene sokak pazarında sergiledi. Fiyatı iki rubiydi.
Dreadlocklu genç bir turist çocuk, kolyeyi beş rubiye satın aldı. Onun için artık eve geri dönüş vaktiydi. Yola çıktı ve otostop çekti.
Şoförü Türk olan bir tır, otostopçuyu aldı.

“Me go Turkiy.”
“Okay okay coool.”  


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Tanıtım:

   İstiridyenin Ege Sahillerinden başlayan, Nijerya, Arjantin ve Hindistan’da devam edip yine Ege Sahillerinde  son bulan -size aktarılan- öyküsü bin küsür yıllık ömrünün yalnızca son on senesidir. Sert bir kaya kadar gerçek olan istirdye, içinde ancak hayal ürünüdür diye düşündürten ruhani bir inci saklamaktadır. İstiridye gerçek ve hayal arasındaki, yahut insanlığın normallik ve anormallik diye adlandırdığı iki tarafın ortasındaki o ince çizgi üzerinde, ismi-garip Gaak ile randevulaştığı saatte buluşarak ona arayışının amacını hatırlatır. Arayışın amacı Baap’ı bulmak onunla yeniden bir bütün olmaktır; öyle bir bütün ki, birleşme tamamlandığında insanların yıldız sandığı o parlak ışıklardan biri olabilsinler. Işık olup parıldamak kolay iş değildir. Gözler, kulaklar ve tüm diğer hisler ardına kadar açık, ateşten bir yolda acı ve aşk içinde hayatın sırlarını öğrenerek birbirlerine doğru yürürler. Dünya tıp tarihine adını altın harflerle yazdıran Psikiyatr Prof.  Bülent yolun tam ortasında durup onları karşılar. Bu ya bir başlangıç ya da bir sondur. Ya delilik ya bigelik; ya ölüm ya ölümsüzlük…

=========================================================
 Sayfa: 310
Hamur: 2. hamur
ISBN: 978-605-127-110-1
Boyut: 13,5x21 cm
Baskı Tarihi: Eylül 2010
Özgün Dili: Türkçe
=======================
CİNİUS YAYINLARI
ÇAĞDAŞ TÜRK YAZARLARI | ROMAN
Babıali Caddesi, No. 14 Cağaloğlu - İstanbul
Tel: (0212) 5283314 — (0212) 5277982
http://www.ciniusyayinlari.com
iletisim@ciniusyayinlari.com
Gökhan Atış
GAAK VE BAAP
Yayına hazırlayan: Zeynep Gülbay
Kapaktaki kolaj çalışması: Gökhan Atış
Kitap tasarımı: Diren Yardımlı
BİRİNCİ BASKI: Eylül, 2010
ISBN 978-605-127-110-1
Baskı ve cilt:
Kitap Matbaacılık
Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Davutpaşa Cad. No. 123 Kat 1
Topkapı, Zeytinburnu
İstanbul
Tel: (212) 482 99 10
Sertifika No: 16053
© GÖKHAN ATIŞ, 2010
© CİNİUS YAYINLARI, 2010
Tüm hakları saklıdır.
Bu yayının hiçbir bölümü yazarın yazılı ön izni olmaksızın,
herhangi bir şekilde yeniden üretilemez,
basılı ya da dijital yollarla çoğaltılamaz.
Kısa alıntılarda mutlaka kaynak belirtilmelidir.
Printed in Türkiye



İzleyiciler